10 : ) ATLETİZM YÜKSEK VE UZUN ATLAMA GÜLLE ATMA CİRİT ATMA KURALLARI....? / 18-03-2012
ATLETİZM
TARİHÇESİ.....?
Düzenli sporların
En eskisi olan atletizmin temel dalları olan koşma atma ve atlama
İlk beslenme yolu olan avcılığın önemli birer parçalarıydı.
Ama atletizmi ilk yarışma konusu yapanlar İrlandalılar ve Yunanlılardır.
Eski İngiliz ve İrlanda eserlerinde İrlanda'daki atletik yarışmaların yer aldığı
Tailteann Oyunları'nın Milat'tan 2000 yıl öncesine kadar gittiğini yazmakta.
Eski Yunan'da da atletizm aynı devirlere rastlar. Homeros İlyadası'nda cenaze törenleri sırasında düzenlenen atletizm yarışmalarından söz edilmekte.
MÖ. 776 yılında başlayan ve
MS. 392 yılına kadar süren eski
Olimpiyat Oyunları içinde de atletizmin özel bir yeri vardı.
Bu oyunlar sırasında; koşu uzun atlama disk atma ve cirit atma dalları güreşle birleştirilerek antik pentatlon oluşturulmuştu.
Olimpiyat Oyunları'nın askıya alındığı 4. yy ile 12. yy arasında atletizm konusunda hiçbir kayıda rastlanmıyor.
12. yy ile 16. yy arasındaki dönemde zamanın temel askeri etkinliği olan okçuluğa ters düştüğü için diğer sporlarla birlikte atletizm krallar tarafından sürekli yasaklanmıştı.
17. yy'da soylular uşaklar ve askerler arasında sonuçları üzerinde iddiaya girilen yürüyüş yarışları düzenlenmeye başlandı.
Bunu 18. yy'da hız ve uzun mesafe koşuları izledi. Düzenli yarışlar ilk kez 1825'te Londra'da yapıldı.
Modern anlamdaki atletizmin başlangıcı İngiltere'de ilk resmi yarışmaların yapıldığı 1840 yılı kabul edilir.
1861'de ilk atletizm kulübü İngiltere'de "Mincino Lane Athletic Club" ismiyle kuruldu ve 1866'da da ilk şampiyona düzenlendi.
1877'de de İngiltere ve İrlanda atletleri ilk uluslar arası karşılaşmayı yaptılar.
Buna 1895'te New York Atletizm Kulübüyle Londra Atletizm Kulübü arasında düzenlenen karşılaşma izledi.
Bu yıllardan başlayarak atletizm ABD Kanada Avustralya ve Avrupa'da yayılmaya başladı.
Günümüzde tüm dünyada uygulanan atletizm kuralları 1912'de Stockholm'de
5. Olimpiyat Oyunları yapıldıktan sonra kurulan ve bugün
181'den fazla ülkenin üye olduğu (İnternational Ameteur Athletic Federation) Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu (IAAF) tarafından saptandı.
Merkezi Londra'da olan IAAF'nin kuruluşu 1913'te tamamlandı.
Birleşmiş Milletler'in de ilk genel sekreteri olan Norveçli atlet Trygve Lie bu kuruluşun ilk genel sekreterliğine getirildi.
1917'de Fransa'da kurulan bir ulusal örgütle bayanlar da atletizm yarışmalarına katılmaya başladılar.
Katılımın artması nedeniyle 1921'de de Bayan Spor Federasyonu (FSFI) kuruldu.
1928 Oyunları IAAF ve FSFI'nın ortak gözetimi altında beş dalda yapıldı ancak
1936'da IAAF'in bayan atletizm yarışmalarını da müsabakalara katmasıyla FSFI feshedildi.
Bu tarihten sonra bayanların yarıştıkları dallar giderek arttı.
1939'dan itibaren kapalı salon yarışmaları
Avrupa'da yaygınlaşmaya başladı 1960'larda pistler sentetik maddelerle kaplanarak tartan pistler yaygınlaştı.
Atletizm 1896'dan beri olimpiyatların en temel spor dallarından biridir.
Resmen tanınan ilk Dünya Kupası 1977'de ilk Dünya Atletizm Şampiyonası 1983'te yapıldı.
Olimpiyatlarda bayanlar arası yarışmalar düzenli olarak 1967'de düzenlenmeye başlandı.
Olimpiyat Oyunları'nın dışında kalan uluslar arası yarışmalara katılacak atletlerin saptanması konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıkla
1979'da Atletizm Kongresi'nin (TAC) kurulmasına yol açtı.
Özünde sporda dürüstlük esas alınmasına rağmen zamanla profesyonel bir kimlik kazanan atletizmde gün geçtikçe spor dışı zorlamalar görüldü.
Örneğin
1988 Olimpiyat Oyunları 100 m birincisi 100 m ve 60 m dünya rekorları sahibi
Kanadalı Ben Johnson doping yapmaktan suçlu bulundu ve rekorları iptal edildi.
Bunun üzerine ABD ve Sovyetler Birliği uluslar arası alanda sporcuların
İlaç kullanımını denetlemek için harekete geçtiler ve rekortmen atletlere rastgele doping testi uygulamayı kararlaştırdılar.
1990'da atletizm yetkililerinin gündemine dopingin yanısıra gizli profesyonellik de girdi.
Atletizmin Branşları ve Kuralları
Atletizm Yarışmaları Üç Ana Kategoriye Ayrılır
Koşular atma ve atlamalar. Bayanlar arası yarışmalar da aşağı yukarı erkeklerin yarışmalarının aynıdır.
Bayanlar için Heptatlon erkekler için de Dekatlon koşu atma ve atlamaları birlikte içeren yarışmalardır.
Kır koşuları ve yol koşuları atletizmin sezon dışı dalları olarak kabul edilir.
Koşular Atletizmin bir dalı olan koşular önceden belirlenmiş çeşitli mesafelerde koşularak rakiplere ve zamana karşı yapılan mücadeleyi ifade eder.
Tüm zamanların en eski ve en çok ilgi gören spor dallarından biridir.
Pist yarışları ve yol yarışları olarak iki ana dala ayrılır.
Pist yarışmalarında belirli bir mesafede en hızlı koşmak esastır.
Tüm koşular kronometre denilen zaman ölçüsü ile ölçülür.
Yarışmalar özel atletizm stadyumlarında yapılır.
Stadyumun çevresinde kulvarlara ayrılmış elips biçiminde koşu pisti vardır.
Ortadaki çim alan ise atma ve atlama yarışmalarına ayrılmıştır.
Bütün yarışmaların oyun alanları stadyum üzerinde aynı anda bulunur ve aynı anda birkaç yarışma birden yapılır.
Bununla birlikte yarışmalar açık havada ya da salonlarda düzenlenebilir.
Salon müsabakalarında atma yarışmaları yapılmaz ya da değişik uygulama ve yöntemlerle yapılır.
Fakat resmi dünya rekorlarının mutlaka açık havada kırılması
100 m düz ve 110 m engelli yarışlarında ise arkadan esen rüzgarın hızının saniyede 2 myi geçmemesi gerekir
Atletizm,
bir pist veya alanda yapılan, dünyanın en eski sporlarından biridir.
Bu oyunlarda atletler koşu, yürüyüş, atlama ve atma yeteneklerini gösterirler.
Bu tür etkinlikler, çağlar boyunca tüm dünyada yaygın ilgi görmüştür.
Bilinen ilk koşu yarışı MÖ 3800'lü yıllarda Mısır'da düzenlenmiştir.Ama tarihin en ünlü atletizm yarışmaları,
Eski Olimpiyat Oyunları, yalnızca spor yarışmalarının düzenlendiği bir etkinlik değil, aynı zamanda sporun sanat ve kültürle birleştiği büyük şenliklerdi.
Atletler yarışmalardan 10 ay önce hazırlanmaya başlar, son ayı da
Olimpiyat Oyunları’nın düzenlendiği yer olan Olympia'da geçirirlerdi. Yarış öncesi hazırlanma değişik biçimlerde günümüzde de sürmektedir.
Atletizm, insanın tüm güç ve yeteneğinin neredeyse tümüyle kullanılmasını gerektirir.
Atletler birbiriyle yarışırken, aynı zamanda kendi güç ve yeteneklerinin sınırlarını tanır, bunları geliştirmeye çalışırlar.
Koşu dalı, kısa mesafe hız, orta, uzun mesafe, engel ve bayrak koşularından oluşur.
Bu yarışlar, kapalı salon ya da açık hava pistlerinde, yollarda ve kırlarda yapılabilir. Kısa mesafe hız koşuları,
400 metreye kadar olan koşulardır. Bu yarışmalarda atletler tüm mesafeyi baştan sona tam sürat koşarlar.
Kısa mesafe koşuları, 100, 200 metre ve açık hava pistinin bir turuna eşit olan 400 m. yarışlarıdır.
Kapalı salon pistleri ise daha kısadır. Dönemeçlerin eğimli olduğu 200 metrelik pistler çok yaygındır.
Salonlardaki en kısa hız koşusu 50 metredir.
Kısa mesafe koşucusu yarışa hızlı bir çıkışla başlar, iyice hızlandıktan sonra da hızını sürdürmeye çalışır.
Orta mesafe koşuları, 800 ve 1.500 metre yarışlarını kapsar.
Teknik olarak hız koşusu sayılmakla birlikte, orta mesafe koşuları hız ve dayanıklılığın iyi bir taktik anlayışıyla birleştirilmesine dayanır.
Son birkaç yıldır Türk bayan atlet Süreyya Ayhan, 1.500 metrenin en iyi koşucularından biri sayılmaktadır.
Uzun mesafe yarışları pistte 3.000, 5.000 ve 10.000 metre yarışlarını kapsar.
Maraton ve yol parkurunda koşulan öteki yarışlar ise daha uzun mesafelerde yapılır.
Son yıllarda uzun mesafe koşularına kadınlar da katılmaktadır.
İlk kez 1969'da uluslararası bir yarışmada 1.500 metre koşan kadınlar,
1974'te 3.000 metre koşusuna,
1970 sonlarında da maraton yarışlarına katıldılar.
Yalnızca erkeklerin koştuğu,
28 tahta engel ve 7 su engelinden oluşan 3.000 metre engelli yarışı dışında kalan tüm uzun mesafe koşularına kadınlar da katılırlar.
Dünyada yaygınlık kazanan uzun mesafe koşularından özellikle maraton yarışlarına katılan atlet sayısı giderek artmıştır.
Günümüzde Londra ve New York maratonlarına her yıl on binlerce atlet katılmaktadır.
Öteki düz koşular ise, 4x100 ve 4x400 metre bayrak yarışlarıdır. Bayrak takımları dört koşucudan oluşur ve her koşucu yarışın eşit bir bölümünü koşar.
Kendi bölümünü tamamlayan koşucu, bayrak denilen çubuğu bir sonraki bölümün koşucusuna verir.
Engelli koşularda 10'dan fazla engel vardır.
Erkekler 110 metre ve kadınlar 100 metre yarışlarında, engeller 106,7 cm, 400 metre yarışında ise 91,4 cm yüksekliğindedir.
Yürüyüş yarışları ise yürümekten doğmuştur. Kural gereği, ileriye atılan ayak gerideki ayak yerden kalkmadan yere değdirilir.
Bu nedenle, bacakları kırmadan adım atmak gerekir.
Yol parkurlarında yapılan yürüyüş yarışları mesafeleri, kadınlar için 10 kilometre, erkekler için 20 ve 50 kilometredir.
Alan yarışları
Yüksek atlamada, ilk yıllarda makas tekniği denen bir teknik kullanılıyordu.
Bu alanda daha sonra yeni teknikler geliştirildi. İçlerinde en iyisi sayılan köprü (flop) tekniğinde atlet, yukarı sıçradıktan sonra dönerek çıtayı sırtüstü geçer.
Sırıkla atlamada eskiden metal ya da bambu sırıklar kullanılırdı.
Daha sonra cam elyafından sırıklar yapıldı. Bu yeni sırıklar, bu dalda beklenmedik bir gelişme sağladı.
Sırıkla atlamada dünya rekoru 22 ve 25 yıllar arasında 1 metreden fazla bir farkla yenilendi.
Sırıkla atlamada atlet sırığı iki eliyle kavradıktan sonra çıtaya doğru hızlanarak koşar.
Ucunu çıtanın dibindeki V-biçimli kutuya yerleştirdiği sırığa abanarak, kendini yukarı fırlatır ve çıtanın üzerinden aşarken sırığı bırakır.
Sırık atletin atlayış yaptığı tarafta kalır.
Yüksek atlamada ve sırıkla atlamada, yarışmacının her iki yükseklik için üç atlayış hakkı vardır.
Uzun atlama ve üç adım atlamada atlet, yeterince hızlanarak 10 santimetrelik basma tahtasından, olabildiğince uzağa atlar.
Üç adım atlamanın, adından da anlaşılacağı gibi, üç aşaması vardır: İlk adımda atlet yükseldiği ayağıyla yere basar, ikinci adımda öbür ayağının üzerinde yere iner ve bu ayağıyla üçüncü sıçrayışını yapar.
Gülle atmada, 2,1 metre çapındaki bir dairenin içinden, omuzdan gelen bir kol hareketiyle gülle fırlatılır.
Metalden yapılmış, top biçimindeki güllenin ağırlığı, erkekler için 7,26 kg, kadınlar için 4 kg’dır.
Çekiç atmada 7,26 kg ağırlığında metal top kullanılır. Çekiç, bu topun bir tel parçasıyla bağlandığı bir halkadan oluşur.
Sporcu eliyle bu halkayı kavrayarak çekici fırlatır. Atış, bir bölümü tel örgüyle çevrilmiş, 2,1 metre çapındaki bir çemberden yapılır.
Disk erkeklerde 2 kg, kadınlarda 1 kg ağırlığındadır. Atış, 2,5 metre çapındaki bir dairenin içinden yapılır.
Atıcılar, diske itici güç sağlamak için, atışı bu dairenin içinde dönerek yaparlar.
Cirit atmada, atış çizgisine koşarak yaklaşan atıcı, ciriti bir silkme hareketiyle öne doğru fırlatır.
Erkeklerin kullandığı cirit 800 g, kadınlarınki ise 600 gr ağırlığındadır. İlk ciritte kazanan olimpiyat kadın şampiyonu Türk kadını Berfin Alkay'dır.
Birden fazla daldan oluşan yarışları.
Bu yarışlar iki gün sürer. Dekatlonda erkekler, heptatlonda kadınlar yarışır. Erkekler dekatlonda 10 ayrı yarışa katılırlar.
İlk gün 100 metre, uzun atlama, gülle atma, yüksek atlama ve 400 metre; ikinci gün 110 metre engelli, disk atma, sırıkla atlama, cirit atma ve 1.500 metre yarışları yapılır.
Kadınlar heptatlonda yedi dalda yarışır.
Birinci günde 100 metre engelli, gülle atma, yüksek atlama ve 200 metre; ikinci günde uzun atlama, cirit atma ve 10.000 metre yarışları yer alır.
Atlet, yaklaşık 30-45 metre mesafeden hızlanarak, 30 cm genişliğindeki bir basma tahtasına basarak atlayışını yapar.
Tahtanın 20 cm lik beyaz bölümü basış alanı olup 10 cm lik alanı ise kırmızı dır.Kırmızı alana basış faul olur.
Dünya rekoru 8,95 metrelik atlayışıyla Mike Powel'la aittir.
Atletler için hız, çeviklik ve güç kullanımının oldukça yoğun olduğu bir daldır.
Bu daldaki müsabakalar 1896 yılındaki ilk modern Olimpiyatlardan beri yapılmaktadır.
Tarihçe
Uzun atlama 1896 yılındaki modern olimpiyatların başlangıcından beri Yaz Olimpiyatlarında oynanmaktadır.
1914 yılında özellikle kadınlar için standartlaştırılmış bir atlama tahtası geliştirilmiştir.
Ancak 1928 yılındaki olimpiyatlara kadar kadınlar uzun atlama müsabakaları yapılamamıştır.
Antik Yunan'da düzenlenen Olimpiyat oyunlarında bilinen tek atlama müsabakası uzun atlama aynı zamanda Pentatlon yarışlarının da bir ayağını oluşturmaktaydı.
Bu dönemdeki etkinlikler sporcuların savaş sırasındaki kabiliyetlerini göstermeyi amaçlayan oyunlardı.
Uzun atlama muhtemelen savaş sırasında askerlerin önlerine çıkan dere yatağı veya engelleri geçebilmesi düşüncesinden ortaya çıkmış bir spor dalıdır.
Antik müsabakaların araştırılmasının ardından atletler için modern oyunlarda kısa bir koşu parkuru kullanarak atlayışı gerçekleştirmelerine izin verilmiştir.
Sporcular tek ellerinde 1 ila 4,5 kilo arasında bir adet halter taşıyorlardı.
Atletler kendilerine ivme kazandırabilmek için bu ağırlıkları ellerinden atıyorlar ve atlayışlarını yapıyorlardı.
Ağırlığın geriye doğru savrulması atletlerin ağırlık merkezini değiştirmesine ve atletin bacaklarını dışa doğru uzatarak mesafeyi arttırmasına neden oluyordu.
Yani atlamanın kendisi ivmelenmekten kaynaklanıyordu.
Müsabakalar büyük olasılıkla stadyum pistine getirilen bir tahta aracılığıyla yapılıyordu.
Atlayıcılar atlamanın ardından "skamma" denilen bir kazılmış alana düşüyordu ve bu alan kum değildi çünkü iniş alanınında kum kullanılması daha modern zamanlarda ortaya çıkmış bir yöntemdir.
Uzun atlama oyunlar boyunca en zor ve beceri gerektiren bir branş olarak kabul edildi.
Philostratus zamanında atlayış haltercilerin hareketlerine bir ritim katmak amacıyla boru kullanılarak müzik eşliğinde yapılmaya başlandı.
Philostratos "Kurallar yarışmaların en zoru olarak kabul edildiği için flüt ve ağırlık ile yarışmacılara avantaj sağlanması amaçlanmaktadır" demiştir.
MÖ656 yılındaki oyunlarda 7.05m atlayan Spartalı Chionis zamanının en önemli uzun atlamacısıdır.
Jesse Owens uzun atlama branşının en önemli isimlerinden birisidir.
8.13m uzunluğundaki rekor atlayışı 1960 yılında Ralph Boston tarafından geçilene kadar tam 25 yıl boyunca kırılamamıştır.
Onun ardından 1968 yılında Bob Beamon'un 8,90 m uzunluğundaki atlayışı da tam 23 yıl rekor olarak kalmıştır.
Bu rekor 1991 yılında Mike Powell tarafından 8,95 m ile kırılmıştır. Mike Powell'ın bu derecesi de günümüzde hâlen geçerli olan dünya rekorudur.
Resmî olarak bu mesafeden daha uzağa atlayanlar olsa da kurallar gereği rüzgâr hızından dolayı geçerli olmamıştır.
Kadınlarda ise rekor Sovyetler Birliği'nden 7,52 m ile Galina Chistyakova'ya aittir. 1988 yılında elde edilen bu derece de hâlen kırılamamıştır.
Uzun atlama yaklaşık 45 m’yi bulan hız alma mesafesinden koşularak, zemin hizasındaki gerileme sahasını geçmeden kum havuzuna atlanılarak yapılır.
Bu spor dalında başarılı olmak için atletler süratli koşu, sprintler,
Yüksek atlama, ayaklarını ve baldırını kuvvetlendirici idmanlar ve cimnastik hareketleri yaparlar ve koşuya tam anlamıyla ısındıktan sonra başlarlar.
Atlama alanı olarak kullanılan koşu pistinin en az 1 m ilerisindeki atlama havuzundaki kum, yarışmalardan önce nemlendirilir.
Kum havuzunun boyutları en az 2.75×10 m’dir. Her atlayıştan önce atlama çizgisi ile aynı seviyede olması sağlanır.
Atlama sırasında kullanılan tahtadan yapılan atlama tahtası, koşu yoluyla eşit düzeyde olacak şekilde toprağa gömülür.
Atlama tahtasının ön kısmına da adım hatalarının belirlenmesi için macun döşenir.
Yarışmacının kullandığı malzemeler, koşu elbisesi olarak eşofman ve plastik çivili ayakkabılardır.
Koşuya, ayaklar bitişik, hafif koşu ritmiyle başlanır. Son hıza basma tahtasına yaklaşıldığında ulaşılması ve tahtaya iyi bir şekilde basılması önemlidir.
Sıçramayı takiben dizler kolların altına çekilip, uçuş yapılır.
Bunu ayaklar üzerine ileri doğru denge temin edilerek düşme izler.
Uzun atlamalarda atletlerin altışar deneme hakları vardır. Atlayıcının ayağı basma tahtasını geçerse, bu deneme ölçülmez.
Atlayışın geçersiz olduğunu bildiren kırmızı bayrak hakemler tarafından kaldırılır.
Hakemler hataları gözlemek, atlama yerini işaretlemek, atlamayı ölçmek ve yarışmacıları toplamakla görevlidirler. Hakem sayısı her yarışma için değişiklik gösterir.
Atletizmdeki uzun atlamanın kuralları:
Atlamanın yapıldığı pistteki koşucuların yolundaki genişliği mesafenin asgari 120 santimetre olmalıdır.
Atmadaki pist mesafesindeki uzunluk. 40 metre olması gerekmektedir.
Atlamak için basılan son noktadaki sıçramanın yapıldığı tahta,
122 santimetre uzunluk ve 20 santimetrelik eninde standart ölçülere uygun olaması gerekmektedir.
Kumla dolu atlamak için düzenlenen atlama havuzunun genişliği 275 santim ve uzunluğu şıçranan tahtadan
On metrenin üstünde bir mesafedeki uzaklıkta yapılmış olmalı.
Atlamaya iştirak edenlerin sayısı ilk elemede 8 kişi olmalı, sekiz kişiden ilk üçünün elemeleri kazanıp final almalarına iştirak etmesi sağlanır.
Her atlamanın arasındaki zaman dilimi en az bir dakika olmalıdır.
Kumdaki varılan atlamanın mesafesinin korunması yani atletlerin havuzu terk ediş noktası olan en gerideki çizgi baz alınarak ölçüm yetkililer tarafından yapılır.
Her atlamanın bıraktığı kumdaki izlerin ölçüm sonsası düzeltilmesi idarecilerin seçtiği görevli tarafından yapılır.
Atlamanın geçerli olması açısından. Atlanacak tahtanın üzerine sürülü beyaz tebeşir tozuna atletlerimizin ayakkabısı değmemesi gerekir.
Uzun atlamanın diğer adı tek adımla atlamak olduğundan, Kum havuzuna tek adımla atlanması söz konusudur.
Uzunluk atlamasına riayet eden atletin başarısına yardımcı olabilecek pekiştirmelere idmanlara önem vermesi sıkça yapmasının çok fazla fayda sağlayacağını asla unutmamak gerekmektedir.
Koşarak hız kazandıktan sonra sağlam iki dik sehpanın arasındaki çıtanın üzerinden atlayarak yapılır.
Bu atlamada prensip vücudun çıtanın üzerinden düşürmeden geçmesidir.
Yüksek atlamayı diğer yarışmalardan ayıran özellikler üç tanedir.
Birincisi mesafe dikey olarak ölçülür,
ikincisi başarı ve başarısızlık belirli bir yükseklikteki çıtayı aşmaya bağlıdır, üçüncüsü ise atlet başarılı olduğu sürece sayısız deneme hakkına sahiptir.
Bu spor dalında başarılı olmak için, bacak adelelerinin doğal bir yaylılık ve tempo kuvvetine sahip olması, vücudun dirençli ve uyumlu olması gerekir.
Boy faktörü sanıldığının tersine avantaj oluşturmaz.
Atlama alanı olarak kullanılan, çıkış noktası ile yarım daire şeklinde olan hızlanma sahasının uzunluğu,
15 m'den az olamaz. Atlama sehpası, sert ve bükülmez ağaçtan veya madendendir.
Aralarındaki mesafe 3.66 - 4.02 m'dir. Atlama çıtasının uçları kare, üçgen veya yuvarlak olabilir.
Ağırlığı 2 kg'ı geçemez. Sehpa üzerindeki çıta, yarışmacının dokunduğu zaman kolayca düşecek biçimde yatay durumdadır.
Çıtanın arkasında süngerle doldurulmuş düşme minderi, en az 5x4 m boyutunda ve yeterli kalınlıktadır. Kullanılan malzemelerin başında, topuğu korumak için plastik ve lastik çivili ayakkabıları sayabiliriz. Topuğun kalınlığı 6 mm'yi, taban kalınlığı da 13 mm'yi geçemez.
Atlamadan önce hız kazanabilmek için koşulması gerekir. Atlayıcı, 7 - 11 adım arası yaklaşma koşusunu, 30 - 40 derecelik bir açı ile giderek hızlanan bir koşu temposu ile yapar.
Atlayıcı, çıtaya çok yakın basarak sıçramalıdır. Sıçrayış tek ayakla ve geriye alınmış vücudun gergin bacak üzerine alınmasıyla başlar.
Çıta üzerine gelince vücudun ekseni etrafından dönmesi, başın göğüs hizasına alınması ile sürer.
Önce dış kol ile savunma bacağının mindere değmesi, sonra da gövdenin kalça ile omuz üzerinde dönüşüyle atlama tamamlanır.
Yüksek atlamada yarışmacının uyması gereken en önemli kural; sıçramada tek ayağını kullanmasıdır.
Yüksek atlamada yarışmacılar ilk atlayacakları yüksekliği kendileri seçerler.
Alt sınırın yukarısında olmak kaydıyla herhangi bir yüksekliği atlamadan geçebilirler.
Başarılı olduğu sürece sayısız deneme hakkına sahiptirler. Ancak birbirini izleyen üç başarısız atlama denemesi yaptıklarında .
Bunlardan en popüler olanları Straddle (binme) ve Fosbury Flash teknikleridir.
Straddle'da atlet yüzü aşağıya bakar biçimde, vücudunu çıtanın etrafında döndürerek atlar.
Fosbury Flash tekniğinde ise atletin çıtayı önce başı geçer ve omuzlar üzerine düşülür.
Kısa zamanda öğrenilmesi ve göze hoş görünmesi Fosbury Flash tekniğini popüler kılmaktadır.
Yarışmacı atlama sırasında iki ayağının üzerinde sıçrarsa, çıtayı aşmadan düşerse, atlama anında çıtaya çarpar desteklerinden düşürürse başarısız sayılır.
Herhangi bir spor dalında başarılı olmak için odaklanmanız gereken şeylerden biri sınırlarınızı bilmeniz ve bu sınırları her defasında daha da öteye taşımaktır.
İnsan vücudu uçmak için ideal bir yapıya sahip olmasa da sporun çeşitli dalları bu gerçeğe kafa tutarcasına bizi havada daha fazla durmaya teşvik ediyor.
Uzun atlama, sırıkla atlama ve yüksek atlama bunlardan birkaçı. Bu yazımızda bunlardan sonuncusu üzerinde duracağız.
Yüksek atlama, hızlı ve esnek sporcuların,
koşarak hızlanmasının ardından uzun bir çıta üzerinden atlamasıyla gerçekleştirilen bir spordur.
1896’daki Modern Olimpiyat Oyunları’na da dahil edilen yüksek atlama yarışları
Bugün ulusal ve uluslararası federasyonlar tarafından düzenlenen önemli bir spor dalıdır.
Yüksek atlama tekniği zaman içinde bazı gelişmeler göstermiş olsa da beri kurallar büyük ölçüde aynı kaldı.
Yüksek atlama sporunda, atlet öncelikle atlayış için bir koşu gerçekleştirmelidir.
Bir sonraki aşama ise atletin çarpmadan iki direk arasındaki bir çıtanın üzerinden atlamasıdır.
Atlayışını yapan sporcu büyük ve yumuşak bir mindere iniş yaparlar.
Birçok atletizm etkinliğinde olduğu gibi, bu sporda da iyi performans göstermenin kilit unsurları ayakları doğru basmak, doğru zamanlama ve vücudu doğru şekilde kullanmaktır.
Yüksek atlama uygulaması ve anlaması kolay spor dalıdır. Kuralları da bu nedenle oldukça basittir.
Atletler sıçrayışlarını tek ayakları üzerinde yapmalı ve çıtayı direkten düşürmemelidir.
Çıta düşürülmediği sürece temas sorun teşkil etmez.
Oyunu kaybettirecek hareketler de buna göre iki ayakla sıçramak, atlayış sırasında çıtayı düşürmek veya çıtayı aşamadan mindere düşmektir.
Ayrıca üst üste üç başarısız atlama yapan atlet de oyundan elenir.
Yüksek atlamada sporcu gücünü en çok bacağından aldığı için yarış öncesi antrenmanlarında alt bacak ve baldır kaslarını geliştirmelidir.
Bunun yanı sıra atlayışta esneklik de önemli olduğu için hazırlık aşamasında buna yönelik egzersizlere önem verilmelidir.
Yüksek atlamanın uygulaması üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi koşu, ikincisi sıçrama, üçüncüsü ise çıtayı geçmedir.
Bu nedenle iyi bir atletin koşu için hızını geliştirmesi, sıçrama için güç egzersizleri yapması ve son aşama için çıta üstü teknikleri üzerinde çalışması gerekmektedir.
Yüksek atlama, sporcunun koşarak belirli bir yükseklikteki
Sabit olmayan çıtaya temas edebilir veya yere düşürmeden üzerinden atlamaya çalıştığı ve en yüksek çıta yüksekliğini hedeflediği zor bir spor dalıdır.
Halk arasında antrenman imkanı veya malzeme bulma imkanı zor olan bu spor dalı genellikle olimpiyat oyunlarında düzenlenir.
Pistin ebatları
· Yarım daire şeklinde bir hızlanma sahası vardır.
· Hızlanma sahasının çemberindeki bir nokta(Çıkış noktası sporcu çember üzerinde istediği yerden hareketlenebilir) ile atlama sehpası arası en az 15 metre değerindedir.
· Atlama sehpası sert ve bükülmez maddeden yapılmaktadır ara boşluk 4 metre (ufak değer kaymaları olabilir) olacak şekilde ayarlanır.
· Atlama çıtası en fazla 2 kg ağırlığında ve kare oval dikdörtgen şeklinde olabilir.
· Sporcu ayakkabısı önemlidir topuk değeri en fazla 13 mm olmak zorundadır skor noktasında rakiplerine karşı üstünlük sağlamasın diye
· Düşme minderi 4 metre eni de 5 metre boyunda olmalıdır.
Yüksek Atlamanın Kuralları
· İlk kural ve oyunun temel mantığı olan atlama çıtası kesinlikle yere düşmemelidir atlayış geçersiz sayılır.
· Atlama çıtasının üstü ile sehpanın kolları arasında geçmek zorundadır.
Metalden yapılmış, küre biçimindeki güllenin, erkekler ve bayanlar tarafından omuz hizasından en uzak mesafeye atılmasını içeren, hafif bir atletizm spor dalıdır.
Taş yerine gülle ilk kez İngilizler tarafından kullanıldı. Gülle, 1896'dan itibaren modern Olimpiyat Oyunları'nda yer aldı.
Atış stilleri
Günümüzde gülle atma, yalnız bir el ile ve omuz üzerinden 2.135m çapındaki daireden yararlanılarak yapılır.
Gülleyi savurarak atmak yerine, adeta iter gibi atmak gerekir.
Bu branş dalında başarılı olmak için eskiden iri cüsseli olmak büyük bir avantajdı.
Ancak günümüzde, çevik ve kuvvetli olmak, atletik bir yapıya sahip bulunmak ve kurallara uygun beden hareketi çalışmaları ile büyük bir bilek eforu istemektedir.
Güllede atma alanı beton olup; etrafında çember bulunmaktadır.
Çemberin ön kenarında, atış sırasında atletin içeride kalmasını sağlayan çarpma tahtası bulunur.
Çarpma tahtası ağaçtan imal edilir. İçten uzunluğu 1.22m, genişliği 114mm olup üstü beyaza boyanır.
Gülle düzgün ve yuvarlak olup, demir, pirinç gibi yumuşak olmayan bir metalden yapılır. İçi kurşun veya benzeri bir madde ile doldurulur.
Erkekler için en az 7,257 kg, kadınlar için en az 4 kg ağırlığındadır. Atış yapılan daire beton olduğundan ayakkabılarda çivi yoktur.
Yarışmacı atış hareketine sabit duruşla başlar. Gülle tek elle çeneye yakın tutulmalı, atış süresince bu el başlangıç durumundan aşağıya düşmemelidir.
Gülle hiçbir zaman omuz çizgisini geçmemelidir. Süzülüş ile gülle atışına geçilmesi arasındaki hareketler tempolu ve kesintisiz yapılır.
Yarışmacı, gülle yere düştükten sonra yarışma alanının çemberin arka yarısından ve ayakta terk eder.
Günümüzde gülle atmada güç, teknik ve zihinsel hazırlık gerektiren
Burada atlet sırtı dönük bir duruşla başlayarak, 180 derece bir dönüş yaparak gülleyi daha uzağa atma olanağını bulmuştur.
Yarışma
Yarışmacılar üç atış hakkına sahiptirler.
İlk 3 atıştan sonra en iyi sekiz yarışmacı daha sonra üçer atış daha yaparlar.
Atış sırasında yarışmacı çemberden dışarı çıkar, dengesini kaybedip ayak veya elinin biri ile dahi çemberin dışına dokunursa, gülle takozunun üstüne değerse o atış geçerli sayılmaz.
Hakem sayısı sabit olmayıp, her zaman değişebilir.
Atma uzaklığı güllenin düştüğü ilk yerin izi ile direğin iç köşesine kadar olan doğru mesafesi ölçülerek bulunur.
Ölçülen uzunluk en yakın cm'ye indirgenir.
Aynı dereceyi iki atletin yapması durumunda ikinci iyi derecelerine bakılarak, birinci olan atlet bulunur.
Eski toplumlarda gülle atma şeklinde yapılan yarışmalar düzenleniyordu.
MÖ 3. yüzyıla ait gülle atma benzeri yarışmaları tasvir eden bronzlara rastlanmıştır.
Bazı kaynaklarda bu yarışmaların tek elle bazılarında çift elle yapıldığı anlatılır.
Tek elle yapılan taş atma yarışmalarında hakem kurulu kabul edilen yaşlı kişilerin oluşturduğu grup yarışta atılacak iki ya da üç kilo ağırlığındaki taşı belirlerdi.
Bu taşın tek elle atılması güç, sert ve kolay parçalanmayacak türden olması gerekmekteydi.
Ayrıca bu taşı elle tutabilmek için üzerinde parmakların kavramasını kolaylaştıracak yerler yapılırdı.
Yarışmaya katılanlar, belirlenen yere ayaklarından birini koyarak ve istedikleri bir pozisyonu alarak taşı fırlatırlardı.
Bu atışlar üç kez tekrarlanıp sırası gelen sporcular aynı zamanda gidip taşı alırdı.
Atışlarda belli bir stil yoktu. Hakemler taşın düştüğü yare işaret koyar, böylece kim taşı daha uzağa atarsa o kişi yarışma için ortaya konan ödülü alır.
Bu şekildeki yarışmalar günümüzdeki gülleye bir yaklaşım olarak görülmektedir.
Eski Yunanlılar'ın düzenlediği olimpiyatlarda gülle yerine 6.5 kg ağırlığında taş veya metal parçalarıyla yarışma yapılırdı.
Taş yerine gülle ise ilk kez İngilizler tarafından kullanıldı.
Bu tür yarışmalar daha sonra tüm toplumlara yerleşmeye başladı.
Gülle, atma aracı olarak kullanılan ham demir ve diğer madenlere dönüştürüldü.
Yunanlılar demiri eriterek bu günkü güllenin şekline benzer gülle yaptılar.
1866’da kurulan amatör atletik ilk atletizm yarışmaları düzenledi.
Böylece gülle de atletizmde yerini bilimsel ve teknik olarak almaya başladı. Gülle, 1896’dan itibaren modern olimpiyatlarda yer aldı.
Gülle Atma ve Teknikleri
Gülle atma, küre biçiminde metalden yapılmış bir alet ile gerçekleştirilen, erkek ve kadınlarda ağırlığı farklılık gösteren atletizmin atma dallarından biridir.
Güllenin atış esnasında elden kaymaması için gülle ve eller toz şeklinde bir maddeye sürülür.
Gülle atma,
Gülleyi sadece bir elini kullanarak omuz üzerinden çeneye yakın noktada kulak ve boynun birleştiği bölgeye yaslayarak
2,135 metre çapındaki beton daire üzerinden yapılan atışın en uzak noktaya düşmesinin ölçümü şeklinde yapılır.
Gülle, 34,92 derecelik açı içine düşmelidir.
Gülle alanını belirleyen çizgiler, oyun alanına dâhil değildir.
Gülle, alanı belirleyen çizgiye denk gelirse atış geçersiz sayılır.
Güllede atma alanı betondan oluşur ve alanın çevresinde çember bulunmaktadır. Çemberin ön bölümünde atış esnasında sporcunun savrulmasını önlemek amacıyla çarpma tahtası bulunmaktadır.
Gülle:
Küre biçimindedir ve yüzeyi pürüzsüz olmalıdır. Yapımında dökme demir, pirinç veya kurşun maddeler kullanılır.
Farklı renklerde üretimi yapılabilir. Gülle, erkeklerin ve kadınların yarıştığı bir atletizm dalıdır.
Ancak erkeklerde ve kadınlarda gülle ağırlıkları ve genişlikleri farklıdır.
Erkeklerde 7,257 kg ağırlığında, 110-130 mm çapında; kadınlarda ise 4 kg ağırlığında ve 95-110 mm çapındadır.
Gülle Atma Alanı
Atletizm sahalarında pistin kısa kenarında yer alır.
Çok amaçlı sahalarda ise kalenin sağ ya da sol kenarında bulunur.
Atma Yeri: Gülle, 213,5 cm çapındaki bir çemberin içinden atılır.
Çemberin yüzeyi asfalt, tartan veya beton olabilir.
Çember tam ortadan bir çizgi ile dikine ikiye bölünür. Çemberi bölen çizginin uzantıları iki yandan dışarıya doğru 75 cm çıkar.
Çizgiler çembere çizilmez, çizgilerin teorik olarak çemberin ortasından geçtiği varsayılır.
Çarpma Tahtası: 122 cm uzunluğunda, 11,4 cm kalınlığında ve 10 cm yüksekliğinde olan çarpma tahtası, metal veya tahtadan olur.
Çemberi, atış yönünde dıştan çevreler.
Atış Alanı: Çember içinde güllenin atıldığı yerdir. Geçerli bir atış için gülle, atış alanına düşmek zorundadır.
Bu alan çember merkezinden 34,92 derecelik bir açıyla başlayan ve 25 m uzunluğunda olan bir alandır.
Atış alanını belirleyen açının kenar çizgileri, çarpma tahtasından başlar ve 25 m kadar ileriye gider. Bu çizginin kalınlığı 5 cm’dir.
Gülle atma kuraları nelerdir?
Gülle tek elle çeneye yakın tutularak atış devam ederken bu el başlangıç noktasından aşağıya düşmemelidir.
Gülle hiçbir zaman omuzdan açık tutulamaz. Sporcu, gülle yere düştükten sonra yarışma alanını belirlenen bölgeden terk eder.
Sporcu sayısı sekizden fazlaysa sporcular üç atış hakkına sahiptir. Sıralama turlarında yapılan üç atıştan sonra en iyi sekiz yarışmacı final turunda üçer atış daha yapar.
Atış sırasında sporcu çemberden dışarı çıkar, dengesini kaybedip ayak veya elinin biri ile dahi çemberin dışına dokunur, gülle takozunun üstüne değerse o atış geçersiz sayılır.
Altı atış sonunda en iyi derece, kazananı belirler eğer aynı dereceyi iki sporcu yaptı ise sporcuların ikinci en iyi derecelerine bakılarak birinci olan sporcu bulunur.
Gülle atışının uygulanması
• Gülle atma çemberine geçilir.
• Bacaklar yana açık, gövde atış yönüne yan olacak şekilde durulur.
• Gülle, avuç içi boş kalacak şekilde parmaklarla kavranarak boyun ve çene arasında boşluğa yerleştirilir.
• Öne tek adım alınır ve atış yapmayan kol destek için yukarıya kaldırılır.
• Atış tarafındaki bacak gergin, diğer bacak bükülü durumda iken her iki bacağı hızlı şekilde gerip göğüs ve kalçanın da kuvvetiyle gülle, en uzak mesafeye atılır.
Gülle Atma Teknikleri Nelerdir?
2 çeşit gülle atma tekniği vardır:
* Birincisi kayarak (O’brian Tekniği) yapılan gülle atmadır.
* Diğeri ise dönerek yapılanıdır.
CİRİT ATMA
TARİÇESİ
Cirit atma, atletizm dallarından olan bir spordur. Atletizmdeki atma sporlarından olan cirit atma, cirit diye anılan aleti belli kurallar çerçevesinde en uzağa atma amaçlı spordur.
Cirit; metal, fiberglas veya bazı durumlarda karbon fiber'den yapılır.
Seyirciler ve görevliler için tehlikeli olabileceği için şartların sağlanmadığı turnuvalarda diğer atletizm dallarının aksine dışında yapılmadığı olmaktadır.
Kurallar
İlk sekizdekilere üç hak daha verilir. Bu atışların en uzağa olanı yarışmacının bireysel derecesi olarak kaydedilir.
Atışın geçerli olması için atletin belirli çizgiyi geçmemesi ve Cirit'in yerde ilk olarak ucunun temas etmesi şartı vardır.
Cirit'in ucunun değdiği ilk nokta ile atış yapılan yerin arasındaki ölçü o atışın derecesi olur.
Cirit atmanın Disk atma, çekiç atma gibi diğer atma sporlarından en büyük farklarından biri atletin koşarak son noktaya gelip atmasına izin verilmesidir.
Tarih
Cirit atma sporu'na ilk kez 1908 yılında girilmiştir. Cirit atma bugün spor için kullanılsa da tarihte cirit, avlanma ve savaş amaçlı kullanılmıştır.
Kadınlar için rekor ise, 72,28 metre ile Çek atlet Barbora Špotáková'ya aittir. Špotáková rekoru 13 Eylül 2008 tarihinde Almanya'nın Stuttgart kentinde kırmıştır.
Bozkır kültüründe önemli bir yere sahip olan at,
Türk toplumlarının hızla büyümesinde daima ön plandaki unsurlardan olmuştur.
Savaşçı bir yapıya sahip Türk halkları henüz çocuk yaşlarda ve koyun sırtında biniciliği deniyor, atıcılık öğreniyorlardı.
Bu bağlamda savaşçı bir yapıya sahip olan ve bozkır yaşamının zor şartlarıyla mücadele eden
Türk toplumlarında sporun ileri düzeyde gelişmiş olması olağan bir durumdur.
Zira ata binmek, ok ve cirit atmak herkesin doğal uğraşlarındandı ve atlı cirit oyunları da bu sayede mücadele azmini keskinleştirirdi.
Tüm spor hareketleri savaş hazırlığı niteliği taşırdı.
Nisan ve Mayıs aylarında ilk gök gürlemesi ile başlayan sazlı, türkülü, eğlenceli bahar bayramlarında at yarışları ve çeşitli müsabakalar düzenlenirdi.
Türkler sporla iç içe yaşadıkları İslamiyet öncesi dönemin ardından İslamiyet’i kabul etmeleriyle beraber İslam da spora önem verdiği için faaliyetlerini devam ettirmişlerdir.
Toplu yaşadıkları her köy ve kasabada düz ya da çimenlik bir bölgeyi, güreş ve cirit alanı olarak korumuşlardır.
Selçuklu Dönemi’nde çeviklik ve beceri isteyen Atlı Cirit sporu önemli bir yer tutmaktaydı.
Atlı Cirit, savaş eğitiminin yanı sıra bir çeşit eğlence aracıydı. Yapılan spor gösterilerine sultan ve ailesi de katılırdı.
Türkiye Selçukluların da şehzadeler ilmiyle ünlü lalaların yanı sıra spordaki becerileriyle de ün yapmış lalalar tarafında eğitilirlerdi.
Osmanlı Dönemi’nde zirveye çıkan Atlı Cirit sporu,
Yakalayıp bağışlama, rakibine kin tutmama gibi özelliklerinden ötürü sporcuya nefsine hâkim olmayı öğretmekte ve bu sayede büyük yeteneklere sahip savaşçılar yetiştirmekteydi.
Saray’da özellikle itibar görmesinin bir diğer nedeni de
Enderun’da görevlendirilen ve hizmet ederken aynı zamanda da daha önemli görevler için yetiştirilen iç oğlanlarının askeri eğitimlerinin bir parçası olmasıdır.
Osmanlı Sarayı’nda cündiler “Lahanacılar” ve “Bamyacılar” olmak üzere iki alaya ayrılırdı.
Alayların oluşturulması, takımlaşma ve sporun profesyonelleşmesi açısından önemli bir özellikti.
“Lahanacı” ve “Bamyacı” isimlerinin ortaya çıkışına dair bir çok kaynak,
Ankara Savaşı sonrası Çelebi Mehmet ve oğlu Murad’ın süvarilerini talime aldıklarına dikkat çeker.
İki rakip haline gelen süvarilere Amasya’nın bamyası,
Merzifon’un da lahanası meşhur olduğundan
Çelebi Mehmed’in takımına “Bamyacılar”, oğlu Murad’ın takımına ise “Lahanacılar” denilmiştir.
Padişahın her daim yakınında olan Silahtar Ağa cirit oyunlarını organize etmekle görevliydi.
Padişahın cirit oyununu seyretmek isteyeceği düşünülerek cirit maçından bir gün önce Cündibaşına haber verilirdi.
Cündibaşı da Lahanacı ve Bamyacı alay başlarına haber verir, hazır olmalarını sağlardı.
Lahanacılar, kırmızı kadifeden şalvar ve yeşil mintan giyerek yeşil bayrak taşımakta,
Bamyacılar ise kırmızı kadife şalvar ve mavi mintan giyerek kırmızı bayrak taşımaktaydı.
Osmanlı padişahlarından II.Mahmut’un Bamyacılar’ı, III.Selim’in ise Lahanacıları tuttukları bilinmektedir.
Hatta III.Selim’in İlhami mahlasıyla yazılmış “Benim Güzel Lahanam” adlı bir şiiri de bulunmaktadır.
Saraydaki cirit meydanında bu iki takımı simgeleyen, birinin tepesinde bir bamya,
Diğerlerinin tepesinde ise bir lahana heykeli bulunan iki mermer sütun hala durmakta ve bizlere atalarımızın spor sevgisini hatırlatmaktadır.
Cumhuriyet sonrası ilk ihtisas kulübü 1957’de
Erzurum’da kurulmuş daha sonraları
Erzincan,
Bayburt,
Ankara,
Uşak,
Manisa ve Malatya’da da
Kulüpler kurularak bütün
Anadolu’da Atlı Cirit profesyonel bir şekilde icra edilmeye başlanmıştır.
Ayrıca yurtdışında İran, Afganistan ve Türkistan’da halen canlılığını sürdürmektedir.
*
***
*********
*******************
********************************
''''''ÖNEMLİDİR'''''''
PAYLAŞIMLARIMIZ
GOOGLE VE DİĞER ARAMA MOTORUNDA YAYINLANMIŞ
ÇEŞİTLİ ÇALIŞMALARDAKİ ALINTILARDAN OLUŞMAKTADIR VE TAMAMEN BİZE İLGİNÇ GELEN KONULARIN
PAYLAŞIMINDA FAYDA SAĞLAYABİLECEĞİMİZ DÜŞÜNCESİNDEN HAREKETLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR
VE
TİCARİ DEĞİLDİR..
BİLGİ AKTARIMLARIMIZDA SAKINCALI VEYA PAYLAŞIMI İSTENMEYEN ALINTILAR OLURSA UYARILDIĞIMIZDA PAYLAŞIMLARIMIZDAN